Depresyon ruhsal rahatsızlıklar arasında en sık vee en yaygın olarak karşımıza çıkanlardan biridir. Dünya çapında yapılan araştırmalar depresyon yaşayan kişilerin sayısının endişe verecek seviyede artttığını göstermektedir. Depresyonu yaşayan bireylerin kimi bunun farkına varıp yardım aramaya başlarlar, kimisi de farkında bile olmaz, kimisi de farkında olsa da bastırmaya veya utanç veya suçlıluk gibi duygulara kapılır çevresine söylemekten bile kaçınabilir.  Bu yaklaşımlar depresyondaki kişiye yardımcı olmayacağı gibi kendini daha suçlu ve olumlu yanını düşünemediği için kendini daha umutsuz hissetmesine sebep olur. Gerçek anlamdaki “depresyon” bu bakış açılarının aksine, birçok sebepten ortaya çıkabilen, seviyeleri olan, çeşitli şekilde tedavi edilmesi gereken ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır.
 
Depresyon mu Üzüntü mü?
Depresyon kelimesi halk arasında dile pelesenk olmuş, birçok kişi tarafından her mutsuz, kötü hissettiği bir dönemde kullanılabiliyor. Ancak bu çok doğru bir yaklaşım değildir. Her kötü hissedildiğinde “depresyon” diye tanımlanamadığı ve depresyonda olmak için birçok kriteri karşılıyor olunması gerektiği gibi depresyon tanılarının da kendi içinde seviyeleri vardır.

Üzüntü, umutsuzluk ve yasın olmadığı bir hayat beklentisi gerçek dışıdır. Şanssızlıklar, kayıplar ve olumsuz yaşantılar üzüntüye sebep olabilir, hatta derin üzüntüye ve yasa sebep olabilir. Ancak bu durum size her zaman depresyona sürüklemeyebilir. Depresyon, her bireyde görülen ve karşılaştığımız olaylar ve durumlar karşısında ortaya çıkan üzüntü duygusunsan farklı bir tepkidir. Üzüntünün yoğunluğu zaman geçtikçe azalır ancak depresyon için böyle değildir. Kendiliğinden de sonlanabilen ancak herhangi bir destek almayıp kendiliğinden sonlanması beklendiğinde tekrarlayabilen ve kronikleşebilen bir rahatsızlıktır.

Depresyon Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir?
Eğer bir kişide uzun süre içe kapanma, eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama, sürekli ağlama, insanlarla görüşmek istememe gibi durumlar varsa depresyonda olma ihtimali olabilir.

Ortada bir depresyon varsa mutlaka nedenleri de vardır ve bu nedenler genelde bir sacayağı şeklinde biyo-psiko-sosyal diye adlandırılabilir. Çoğunlukla depresyonda tekil bir nedenden söz etmek çok zordur. Kişinin hayatında veya yaşadığı dönemde birçok faktör etkileşime girerek depresyona neden olabilir. Kimi zaman biyolojik nedenler, yani genetik faktörler ve beyinde oluşan biyokimyasal değişimler depresyona neden olurken, kimi zaman da kişilik yapısı, ail eve çevre ile kurulan ilişki biçimi ve yaşadığı sorunlar da depresyona yol açar. Bütün bunlara ek olarak düşünüş biçimi de depresyona sebep olabilir ve ilaç dışı terapide kişinin düşünüş biçimiyle çalışılarak kalıcı düzenlemeler sağlanabilir.

Depresyon ırk, cinsiyet, yaş,  sosyal sınıf ve statü farkı olmaksızın her bireyde görülebilir.  Bunun yanında araştırmalar depresyonun kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülmekte olduğunu göstermektedir. Bu durum gerek hormonal faktörlerle gerekse de kadınların sosyal konumundan kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Depresyonun en sık ortaya çıktığı yaşlar 20’li ve 30’lu yaşlar olduğu bilinmekle birlikte bebeklikten yaşlılığa kadar her bireyde görülebilir. Ancak farklı şekillerde kendilerini gösterebilir ve farklı sebeplerden dolayı ortaya çıkabilir. Örneğin 8 yaşında bir çocukla 80 yaşında bir bireyin semptomları farklılık gösterebilir.

Depresyona neyin sebep olduğuyla ilgili birçok teori ve çalışma vardır. Bazı çalışmalar depresyonun beyin kimyasallarındaki dengesizlikten veya genetik etkenlerden kaynaklandığını, bazı çalışmalar çocukluk yaşantılarına kadar dayandığını, bazı çalışmalar da depresyonun yerleşmiş negatif düşünüş biçimlerinden kaynaklandığını göstermektedir. Depresyonun kısıtlı çevresel ve kültürel deneyimler, istenmeyen davranış örüntülerinden kaynaklandığı görüşü de mevcuttur. Yani depresyonun tekil bir nedeni olmayabilir ve tüm bu faktörler aslında birbirleriyle etkileşim içerisinde hareket edebilirler. Bu yüzden çeşitli fiziksel destek ve terapi yöntemleri birlikte de çalışılabilmektedir.

Depresyonun belirtileri arasında istek ve ilgi kaybı, kendini aşırı derecede üzgün, umutsuz ve çaresiz hissetmek, uyku bozukluğu, halsizlik ve yorgunluk, iştahsızlık veya aşırı yeme, kendini işe yaramaz hissetme, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, konuşma ya da davranışların yavaşlamış olması ya da sürekli olarak huzursuz ve tedirgin görünmek, ölümün daha iyi olacağını düşünmek gibi belirtiler vardır. Ayrıca  bizim gibi duygu ve düşüncelerini tam olarak ifade edemeyen toplumlarda kronik ağrılar, yorgunluk, öfke, fiziksel sıkıntılar halinde de karşımıza çıkabilir. Bu yüzden tanı kriterleri arasında kronik ağrılar da bulunmaktadır. Bu durumlardan 5’inin görülüyor olması ve bu belirtilerin en az 2 hafta boyunca azalmadan görülüyor olması depresyonda olduğunuz konusunda sizi şüphelendirebilir. Böyle bir durumla karşı karşıyaysanız bir uzmana başvurmanızda fayda vardır. Depresyonunuzun ve şiddetinin belirlenmesi ve giderilmesi konusunda uzman desteği almanız sizin için faydalı olacaktır.
3